“Hayatı Güzelleştirin!”
Böyle diyor Arzu Bıyıklıoğlu Yaşam Doktoru isimli kitabında.
Tamam, diyelim ki bir karar aldık ve bundan sonra hayatımızı güzelleştireceğiz…
Malzemelerimiz neler?
Nereden başlayacağız?
Nasıl yapacağız?
Tam olarak ne zaman başlamalıyız?
Şimdi size tarifi vereceğim, demek isterdim ama veremeyeceğim çünkü bu pasta herkes tarafından farklı malzemelerle ve farklı uygulamalarla hazırlanıyor. Kiminin usulü diğerinkiyle benzer olabilir. Kimisi aynı malzemeleri kullanıyor da olabilir, neden olmasın? (Bkz. hobileri aynı olan insanlar.) Ama bunun herkes için uygun olan kesin bir formülü yok.
Seçenekler var.
Öneriler var.
Alternatif yöntemler var.
Rehberler var.
Eskiden birilerine “şunu yap, buna git, öbürüne katıl” demeye bayılırdım. Cümlelerim baskın ifadeler içerirdi. Benim hayatımı güzelleştiren şeyleri onlar da deneyimlesinler isterdim. Zamanla anladım ki eğer aynı frekansta olmadığınız bir insanla bu paylaşımı yapıyorsanız hem o insana baskı kurmuş oluyorsunuz hem de kendinizi boşu boşuna yoruyorsunuz. Hele ki o kişinin hayatını güzelleştirme niyeti yoksa…
Size kendi yaşamımla alakalı bir örnek vereceğim:
Babamın vefatından sonra annemle her bir araya geldiğimizde depresif ruh halinden çıkması için bir şeyler yapması konusunda onu zorluyordum. Bazen emrivakiler de yapıyordum. O bir şey yapmak istemedikçe, ben de bir an önce birçok şeyi yapmasını istiyordum. Kimi zaman bazı girişimlerim olumlu sonuçlar doğuruyordu, kimi zaman da fazla geliyordu. Olumlu sonuçlar onun bir nebze hazır olduğu şeylerden doğuyordu ama ya diğerleri… Hatta eminim ben onun ruh halini daha da sıkıntılı hale sokabiliyordum. Neticede ikimizin ölüme, kayba hatta yaşama bakış şeklimiz farklılıklar gösteriyordu. Matemimizi farklı şekillerde tutuyorduk. Ve ben kendimce iyilik yaptığımı zannederken, ki bu da bir çeşit ego, onu baskı altına alıyordum. Oysa zaten kendisi zaman içerisinde hayatın güzelliklerini görmeye, duymaya, koklamaya ve tatmaya başladı.
Her şey insanın istemesiyle alakalı. Sonra gelsin çözümler. Bu noktada her gün karşısına geçip kendimize baktığımız o aynalarda aslında kendimizi görebilmemiz gerekiyor. Ayna Çalışmasını hiç duydunuz mu? Bazı uzmanlar ayna karşısına geçip gözlerimizin içine bakmamızı ve ardından karşımızdaki insana “Ne istiyorsun?” “Neye ihtiyacın var?” şeklinde sorular sormamızı öneriyor. Gözleri gözlerden kaçırmak yok, gözün derinliklerine iniyoruz. Sükunet içerisinde cevap gelirmiş, geliyor da…
Ben bedeniniz içindeki ruhunuzla tanışırsanız, hayatınızı daha rahat güzelleştirebileceğinize inanıyorum.
A: Merhaba, ben Zeynep. Sizin adınız nedir?
B: Selam, benim adım da Zeynep.
A: Nasılsınız?
B: İyiyim, teşekkür ederim. Siz nasılsınız?
A: Ben de iyiyim.
ile başlayan, ardından “Hobilerin neler?” “Şuraya gidelim mi?” “Bunu yapalım mı?” şeklinde gelişen diyaloglar…
Aynı yabancı bir dil öğrenmek istediğimizde, çalışma kitabımızda yer alan ilk konularda olduğu gibi.
Bazen en başında,
Bazen de bildiğimizi zannedip anlamadığımızda,
Sil baştan.
—————————————————
NOT: Arzu Bıyıklıoğlu’nın Yaşam Doktoru kitabını kesinlikle öneririm.