2018 Türkiye Pist Şampiyonası başladı…
13 Mayıs’ta da 1. Ayak yarışları İzmit Körfez Pisti’ndeydi ve ben de tabi ki oradaydım.
Bu yazı oradaki yarış hakkında değil baştan söyleyeyim.
Bu yazı orada rastladığım iki küçük çocuk hakkında…
11.45’te başlayacak ilk yarış için izleyiciler olarak önceden yerimizi aldık. Yerimiz derken aklınıza tribün gelmesin. Alt kısmında araçların garajlarının yer aldığı, yaklaşık bir ya da iki katlı bir binaya denk gelen bir yapının terasına çıkıyorsunuz. Buradan 360 derecelik bir açıyla tüm pisti görme şansınız oluyor. Yapının ön cephesi Pit alanı. Pit alanının hemen önünden de araçlar kalkış yapıyor. Arka cephede ise Padok bulunuyor. Burası yarışan araçların zaman zaman park halinde durduğu, hizmet firmalarının çadırlarının vb. şeylerin olduğu kısım. Siz yukarıdan tüm olan biteni gözetleyebiliyorsunuz. İşte biz de yukarıdayken ön cephede durarak araçların kalkışını bekliyorduk. O esnada az önce aşağıda gördüğüm biri kız diğeri erkek, iki küçük çocuk anneleriyle birlikte merdivenlerden çıkarak bulunduğumuz yere geldiler. Derken araçlar çıkardıkları şahane sesler ile geriye doğru akan saniyeleri saymaya başladı. Kalkmaları ile birlikte de müthiş bir gürültü koptu. Herkes heyecan içerisinde yarışı izliyor. Sesler bir yandan, araçların birbirleriyle rekabeti diğer yandan… Bir anda kulağıma araç sesleri dışında sesler gelmeye başladı. Bunlar çocuk çığlıklarıydı. Kafamı araçları izlediğim noktadan geriye çevirdiğimde ne göreyim? Bizim ufaklıklar birbirlerine dönük vaziyette dip dibe durmuşlar, başlarının üstüne de tahminimce bir yetişkin ceketini örtmüşler önce çığlık atıyorlar sonra da kahkaha. Yani kendilerini çevreden izole etmişler-miş 🙂 Araçlar bize yakın noktadan gürültüyle her geçtiklerinde de çığlığı basıyorlar. Onların çığlıkları bir yandan bir yandan da araçların motor sesleri. Gülmeye başladım. Bir kare de onların fotoğrafını çektim. (Normalde izin olmadan bu tarzlar çekmeyi hiç sevmem, çekmem de. Ancak bizimkilerin zaten sadece bacakları görünüyordu.) Daha sonra hem yarışı hem de onları izledim. Yarış keyifliydi ama bence onların o tatlı halleri de izlenmeye değerdi. O an gökyüzünde çekim yapan Drone’daki görüntü şu olsa gerek:
Rekabet içerisinde pistte dönüp duran yarış arabaları.
Onlarla birlikte bulundukları yerde heyecan ve keyifle dört dönen seyirciler.
Ne onlarla ne de diğerleriyle ilgi alakaları olmayan, başlarına ceket örtmüş, çığlıkları motor seslerine karışan iki tatlı minik çocuk.
İşte o çocuklardan birini daha sonra BMW Z4 GT3 ile yarışı Maxi Grup’ta birinci bitiren Hakan Mete Kutay’ın kucağında gördüm. Babasına kavuşmuştu 🙂 Hatta daha sonra babasıyla podyuma da çıkmış, birlikte kupasını da tutmuş. Bulundukları ortam fark etmeksizin, kendilerine keyif aldıkları bir an yaratabildikleri için bence o çocuklar da zaten kupayı hak etmişlerdi.
- Dünya bir tane derler… Oysa herkes her ortamda kendine ait dünyasını yaratıp yaşayabilir… Mühim olan mutlu olmak.
- Şu kafaya ceket geçirip kendini ortamdan sıyırma fikri… Belki bu boy ve yaşla o şekilde yapamayabilirim ama kimi ortamlarda görünmeyen bir ceket hayal edip ben de kendim için kullanabilirim. Aldım notumu!