Arka koltuktan görebildiğim kadarıyla mimiğini de taklit ediyordu. Sesini de inceltmiş, bahsettiği kadınınkine benzer bir tavırda konuşuyordu.
“Ay hayatım olacak şey mi bu? Düşüncesiz adam almış heybetli arabayı, bana bırakmış dandik olanını. Hayır küçük olur ama amblemi büyük olur, bu öyle de değil. Okullar açılmışken, onca kişinin olduğu yere gidip park edecekken, yapılır mı bu? Hiç yakışır mı bana?”
Taksici, kadına ait cümleleri arka arkaya sıralıyordu. Arabaya bindiğimden beri konu aynıydı. Bana kalırsa uzun bir süre de taksicinin gündeminde kalacaktı. Zaten daha kendisine “merhaba” demiştim ki başlamıştı anlatmaya… Ve anladığım kadarıyla da olan biten şuydu:
Sabah aracına binen müşterisi, telefonda görüştüğü arkadaşına, kendisinin haberi olmadan evin prestijli (!?) arabasını işe giderken alan, ona da diğer arabayı bırakan kocasını şikayet edip durmuş. Hem bu görüşme hem de gidilecek rota uzun olunca, taksici bu konuşmayı baya bir süre dinlemek zorunda kalmış. İçeriğinden de son derece rahatsız olmuş. Öyle ki ben aracına bindiğimde öğlen olmasına rağmen, kadının ardından söylenmeye devam ediyordu.
O esnada benim de aklıma arabaların kaputundaki amblemler hatta araba maskotları takılmasın mı?
Açıkçası eskiden araba maskotu dendiğinde aklıma dikiz aynasına asılan ve genellikle cicili bicili olan minik pelüş oyuncaklar gelirdi. Ne zaman ki Torbalı’da yer alan Key Müzesi’ni gezdim, maskotların pek de öyle şeyler olmadıklarını öğrenmiş oldum. Zaten dikiz aynasına falan da asılmıyorlarmış. Bir araba maskotunun yeri, kaputun ön kısmının merkez noktasıymış. Müzede üç yüz parçalık bir koleksiyonun olmasıysa, maskotlara farklı bir gözle bakmama sebep olmuştu.
İlk araba maskotları, otomobil üreticilerinin vizyonlarını yansıtmaktan öte farklı bir fonksiyona sahiplermiş. Yani o zamanlar birer süs objesi değillermiş. Isı göstergesi olarak kaputun ön tarafında yer almaktalarmış ancak zamanla bu gösterge araçların içerisine konulunca maskotlar farklı bir amaca hizmet etmeye başlamışlar.
1920ler, 30lar, 40lar maskotların son derece popüler olduğu dönemler… Günümüzde eskisi kadar olmasa da kimi markalarda hala maskotları görebiliyoruz. Bknz. Rolls Royce
Yukarıda belirttiğim gibi, her markanın kendine özgü olan maskotu üreticisinin vizyonunu yansıtmakta. Bu sebeple ikonik olan çok sayıda araba maskotu var. Her biri sanatsal bir çalışma olarak değerlendirilebilir.
Markaların kullandıkları maskotlar arasında neler yok ki: aslanlar, okçular, balerinler, kanatlar…
Ve gelelim dünyanın en pahalı maskotuna: “Spirit of Ecstasy” (Bence ismiyle bile baş döndürüyor.) Rolls Royce’a ait bu güzelim maskotun varlığını para birimine çevirdiğimizde 200.000 dolardan bahsediliyormuş. (Kaputun üstünde tüm edasıyla dururken, kendisinin kolayca sökülebileceğini de sanmayın. Böyle bir hamle yaptığınızda bir ruhun bedenden nasıl çıktığına şahit olabilirsiniz. Bahsi geçen ruhun size ait olduğunu belirteyim.)
Konu nereden nereye geldi? Taksici diyorduk…
Onun serzenişi esnasında aklıma maskotlar ve amblemler takıldı, hatta bu yazının içeriğini oluşturdu. Ancak bir de kalbime takılan vardı ki o da bu yazının içeriğinin “gizli özü” olsun isterim. Sürekli bahsi geçen kadının, amblem yetersizliğine bağlı değersizlik atağı geçirmesine üzülmedim değil… Aslında bir yanım kendisine kızıp “Eşeğe altın semer de vursan eşek yine eşek” sözünü anımsarken, diğer yanım da “bu hangi boşluğun doldurulma çabası olabilir” diye sorgulamadan edemiyor…
NOT: Şimdilerde “araba maskotu” olduğunu öğrendiğim bu süs objeler, ben çocukken içimde “çeksem kopar mı?” arzusu yaratırdı. Denemedim ama Mercedes marka arabası olan misafirlerimizin arabalarına sinsice yaklaşmışlığım var…
NOT: Taksicinin anllatıkları amblem ve araba maskotu çağrışımı yaptı. Araba maskotları da ne hikmetse aklıma kaputunun üstüne gelinlikli bebek konan gelin arabalarını getirdi. O konuya da girseydim bu yazı hiç bitmezdi..
NOT: Spirit of Ecstasy çalınabilir mi? İzleyelim…
https://www.youtube.com/watch?v=jkOcSRP9N_I
NOT‘: Aşağıda araba maskotlarından örnekler göreceksiniz. Spirit of Ectasy’i bulunuz 🙂