“Kaç kilo doğdu?”
İşte bu çok büyük bir meseleydi!
Bir de söylenen rakama istinaden yapılan yorumlar vardı ki hiç o konuya girmeyeyim.
Kimi atılacak ödem için 200 gram, kimisi de 150 gram diyerek tahmin yürüttü. Keşke taze anne ve baba önceden bir bahis açsaydı da elde edilen tüm gelir yeni doğanın bez masrafına gitseydi.
Yeni doğan?
Bez masrafı?
Kilo? Ödem?
Neler oluyor?
Geçen hafta bir dostum doğum yaptı. Aslında planlanan tarihe daha beş gün vardı. Ancak Deniz Hanım, “İstediğiniz kadar programlı hareket edin, ben canım isteyince gelirim.” diyerek, iki ayağımızı bir pabuca sokacak sürprizini yaptı.
“Hayat, siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir.” dememiş miydi John Lennon? Biz de böylece bu öğretiyi bir kez daha hatırlamış olduk.
O gün son muayenelerine gittiklerini zanneden arkadaşım ve eşi, doktordan bir iki saat sonra doğumun gerçekleşeceğini öğrenmişler. Öğrenir öğrenmez de beni aradılar. Apar topar yanlarına gittim. Bu sayede, hazırlığından sonrasına kadar tüm doğum sürecini birlikte yaşama şansını elde ettim. (Daha önceki plan da buydu ancak o zaman giderken saçım fönlü olacaktı. Üstümde teyze olduğumu belirten cici kıyafetler olacaktı falan. Her şey bir tarafa, muhtemelen hiçbirimiz etrafına bu derece stres yüklü yıldırımlar fırlatan kişiler olmayacaktık.)
Neyse ki bebeğimiz hayata, dostum da anneliğe sağlıkla adım attılar. Ancak iki gece hastanede kalmaları gerekti. Elbette ben de elimden geldiğince yanlarında olmaya çalıştım. Haliyle hem telefon aracılığıyla hem de hastane ziyaretleriyle gerçekleşen tebriklere şahit oldum. Şahitliğim neticesinde, popüler sorular arasında ilk sıralarda yer alanın, “Kaç kilo doğdu?” olduğuna kanaat getirdim.
*************************************************************************
İşte bakınız daha dünyaya gözünüzü açtığınız hatta açmaya çalıştığınız ilk andan itibaren, kilonuz, birileri tarafından nasıl da didiklenmeye başlıyor.
Göz hapsine hoş geldin bebek!
A hem de kız bebek!
Ömür boyu bu kilo çilesi sürecek…
Sürmesin.
Önce sağlıklı olsun!
Yorumlar, öneriler, burun kıvırmalar ya da çok memnun olmalar…Hatta elimizdeki alternatif bebeklerle kıyaslamalar falan. Bebeğin derdi minicik başından aşkın. Kendisinin, “Bu memeden nasıl süt içerim?” “Ay, bunun ucu burnumu kapatıyor,” “Ağzımda tutamıyorum bunu! Açayım ağzımı kocaman da kapayım bari” gibi sorunları var.
İnsan kilosunun başlı başına ve de ömrün başından sonuna kadar ele alınan bir mevzu olmasına şaşırmamalı. Daha hayata merhaba demeye çalışırken başlıyor birileri kilonu konuşmaya… Sonra o kilon hayat boyu konuşulur halde kalıyor; bazen dış seslerce, bazen de kendi iç sesinizle.
Aldım kilo, verdim kilo…
Almış mı kilo, vermiş mi kilo?
Önce sağlık olsun!
Hı bir de lütfen herkes baksın işine!
Annenin sütü nasıl mı?
Valla bilmiyorum…
Siz nasıl isterdiniz?
Laktozsuz, yarım yağlı?
İsterseniz memeye soya sütü enjekte edelim,
Ne dersiniz?
Demeyin bir şey, lütfen yalnızca tebrik edin…