Yeniden yazacak olmak; hem de bunu yeni bir tasarımla, yeni bir logoyla dahası yeni bir isimle yapacak olmak, beni uzunca bir süre epeyce strese soktu. Değil eyleme geçirmek, bunun düşüncesi bile aylardır (itiraf ediyorum, birkaç yıldır…) kalbimi deli gibi çarptırıyordu. Ancak maalesef bu çarpıntı öyle, “Âşık oldum, çok mutluyum!” heyecanına ait değildi… Tamamıyla, “Mahvoldum, ne yapacağım? ” olanındandı. İşte sırf bu yüzden yazmaya her niyetlendiğimde kendime mutlaka bir engel çıkardım:
“Birazdan yazarsın…”
“Tamam yazacaksın da… adres de değişti, şimdi bu adres oldu mu peki?”
“Site tamamlanmadı, tamamlansın yazarsın”
“Site tamamlandı ama ne yazacaksın? Sen bir düşün sonra yazarsın.”
“Hadi yaz şimdi! Ama ne yazacaksın? Yazacak bir şey yok yazma boş ver.”
Kalemle yazayım derken “klavyeyle daha iyi yazarsın” sesi duydum, klavyeyle yazacakken de “kalemle daha iyi yazarsın” lafını.
Karmaşayı ve korkuyu duydum.
Benim olmayanları ve benimle olmayanları duydum.
Duydum durdum.
Durdum duydum.
Durdukça durdum.
Durmaksızın yaptığım tek şey ise, “Ruhum Kalemimin Ucunda” isminden çıkıp, “Ruhumun Kalemi” adına geçene kadar isim aramak oldu. Bu süreçte neler türettim bir bilseniz… Ruhlar kalemleri, kalemler harfleri, harfler ruhları kovaladı durdu. Bir ruhun ucuna kondum, bir kalemin arada da harflerin…
Kazanan, “Ruhumun Kalemi” oldu.
Değişim bazı insanları korkutabiliyor… (Hele bir de işin içinde mükemmeliyetçilik varsa…)
Meğer durmaktansa duymak gerekliymiş, fark ve ayırt ederek…
“Zeynep’ çiğim biz daima seninleyiz.” diyen sesler duydum.
Hatta o seslerden biri kendiminki’ydi sanki…
Durmadım.
Durmadıkça duydum.
Duyduklarım asıl duymam gerekenlerdi…
RUHUM KALEMİMİN UCUNDA’ dan
RUHUMUN KALEMİ’ ne…
Eklenen ve eksilen “harfler.”
Mutluyum ve heyecanlıyım,
Yeniden birlikteyiz…